“Başka bir yaşam” hayalini gerçekleştiren bir ailenin hikayesi…
“Ahmet ve ben her zaman şehrin kaosundan uzakta yaşayıp doğanın içinde hayatımızı şekillendirmenin hayalini kurardık” diye anlatıyor Feryal. “Toprakla haşır neşir olduğumuz, kendi meyve ve sebzemizi yetiştirdiğimiz, çocuklarımızın özgürce doğanın içinde vakit geçirdiği bir yaşam istedik. Ulupelit’i ilk ziyaret ettiğimizde, bu hayatın burada mümkün olduğunu anladık.”
Şen Ailesi’nin 1991 yılında Ulupelit’te gün batımına bakan bir arazi satın almasıyla Casa Lavanda macerası başlıyor. “Hayalimizdeki ev zaten kafamızda hazırdı. Kireçtaşından yapılmış, çatısı ve panjurları ahşap, pencerelerinde sardunyalar olan bir ev... Zaten doğada olmak, doğayla çalışmak, doğanın bize sağladığı imkanlara sahip olmak bizim için büyük bir nimet.”
Feryal, 1993 yılında başlayan inşaat sürecinin çok kolay olmadığını ancak onlar için benzersiz bir deneyim olduğunu anlatıyor. Birlikte çalışmanın, tüm detaylarla kendilerinin ilgilenmelerinin, birçok çözümü kendi elleri ile üretmenin, her bir mobilyayı çizmenin ve aksesuarlarını hazırlamanın, bahçenin ağaçlarını çocukları ile dikmenin, bugünkü Casa Lavanda’nın yaratım sürecinin ailelerine kattıklarını paylaşıyor.
Şen Ailesi evlerine taşındığında 9 yaşında olan Emre “Ağaçların dikildiği zamanı net bir şekilde hatırlıyorum, burası bahçeye ve toprağa ilgimin henüz çok küçük yaşlarda gelişmesine yardımcı oldu.” Ekin’in de Casa Lavanda’nın geniş bahçesinde saatlerce oynayarak geçirdiği anıları var. Hatırladığı en sıcak anı ise 2010 yılının yılbaşı gecesi. “Ailemin hayallerinin gerçeğe dönüştüğü gün.”
Rafine seçimleri ve yaşam zevkiyle Casa Lavanda’yı renklendiren Feryal’in, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümünde aldığı lisans ve yüksek lisans eğitimi ile endüstriyel seramik tasarımı alanındaki 26 yıllık birikimi, özel aydınlatmalardan, ısmarlama el yapımı mobilyalara kadar her objede birikiminin yansıması bugün bile hissediliyor. Turizm ile başlayan kariyerine tekstil ile devam eden Ahmet ise çok yönlü deneyimini, tasarımların hayata geçirilmesinde kullanmış.
“Biz Casa Lavanda’yı planlarken, Emre Politecnico Üniversitesi’nde mimarlık okumak üzere Milano’ya gitti” diye anlatıyor Feryal. “Bir yılın sonunda, kendisini mutlu eden şeyin yemek yapmak olduğunu fark etti ve İstanbul’a dönüp Mutfak Sanatları Akademisi’nde eğitim almaya başladı. Sonrasında bir yıl da trüf mantarının merkezi olan ve slow food akımının ortaya çıktığı Alba/Piemonte’deki Michelin yıldızlı restoran La Ciau de Tornavento’da Şef Maurilo Garola’nın yanında çalıştı.”
Emre’nin şef olarak başarısı, ailenin dört odalı projesinin kısa sürede 15 odalı butik bir otel ve restorana dönmesinin yolunu açtı. “Casa Lavanda, Emre’nin bir şef olarak kendini geliştirebileceği harika bir yer oldu” diye açıklıyor Feryal. “Burada kendi meyve sebzesini ekmeye başladı. Toprakla ilişkisi derinleştikçe kimyasal tarım ilaçları kullanmadığı biyodinamik bir tarım alanı oluşturdu.”
Casa Lavanda “Ailesi” artık 70 kişilik bir ekipten oluşuyor. Emre restoran, mutfak, tarım alanı, çalışanlar ve teknik gibi konularla ilgileniyor. Koç Üniversitesi’nde işletme eğitimininin ardından Ernst & Young’da 3 sene çalışan Ekin ise ekibe tam zamanlı olarak 2020 senesinde yönetim, finans ve operasyonel konularla ilgilenmek üzere katıldı. “Artık bizden daha çok Emre ve Ekin oteli yönetiyorlar” diyor Feryal, “Burada her birlikte çalışmaları bizi çok mutlu ediyor” diye tamamlıyor.
“Her zaman lezzetli yemekler eşliğinde uzun sofralarda sevdiğimiz insanlar ile bir araya gelmekten keyif aldırdık” diyor Ahmet. “Emre’nin kariyerini gastronomi alanına yönlendirmesi ve Ekin’in Casa Lavanda’da yönetici olması ile birlikte, bu masalar artık eskisinden daha uzun. Şimdi sahip olduklarımızı, keyfimizi ve mutluluğumuzu, konuklarımız, ailemiz ve arkadaşlarımızla paylaşıyoruz. Bu nedenle, işimiz bizim için büyük bir keyif kaynağı. Benim için bu, ulaşılabilecek en büyük saadet.”